Bilirkişi Nedir
Bilirkişi Nedir: hukuki konuların en yetkini olduğu kabul edilen hakimin, uyuşmazlığı giderebilmek için ihtiyaç duyduğu, hukuk dışındaki, özel veya teknik bilgiyi ona sunan gerçek veya tüzel kişidir.
Yargılamada adil bir karar verilebilmesi açısından, bilirkişi hakime yardımcı kişi konumundadır.
Bilirkişi Nedir
Bilirkişi Nedir sorusunu açıklamaya devam edelim…
6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3’üncü maddesinde bilirkişinin görevini dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve objektif olarak yerine getireceği düzenlenmiştir. Keza bilirkişilik yapacak kişinin, kendisine müracaat edilen özel veya teknik bilgi açısından yetkin/uzman olması da icap eder. Nitekim Bilirkişilik Yönetmeliği’nin [BKYön] 7’nci maddesinde yetkinlik ve mesleki özen konusu düzenlenmiştir. Keza BKYön m. 10’da da bilirkişinin görevini bilirkişinin saygınlığına ve güvenilirliğine zarar vermeyecek şekilde gerçekleştireceği öngörülmektedir.
Bilirkişi Nitelikleri
Yukarıda zikredilen düzenlemelerden hareketle bilirkişinin haiz olması gereken nitelikler şu şekilde sıralanabilir:[1] Dürüstlük, bağımsızlık, tarafsızlık (dolayısıyla objektiflik), yetkinlik ve güvenilirlik. Şimdi bu nitelikler üzerinde daha detaylı olarak duralım.
Bilirkişi Dürüst Olmalıdır
Bilirkişi nedir sorusunun en önemli yanıtlarından birincisi: Bilirkişi dürüst olmak zorundadır. Yukarıda bilirkişi tanımlanırken de belirtildiği gibi, bilirkişi yargılamada adil bir karar verilebilmesi açısından, hakime yardımcı kişi konumundadır. Hüküm kuracak olan hakimin vereceği kararın sıhhati, her ne kadar takdiri delil niteliği taşısa da bilirkişi raporundan doğrudan etkilenir. Şu halde hakimde aranan dürüstlüğün aynı şekilde bilirkişi olacak kişilerde de aranması kaçınılmazdır. Nitekim BK m. 3’te bilirkişinin dürüstlük kuralına uygun olarak görevini yerine getireceği belirtildikten sonra, BKYön’nin hem 5’inci maddesinde temel ilkeler düzenlenirken dürüstlük kuralına vurgu yapılmış hem de 9’uncu maddesinde açıkça bilirkişinin görevini dürüstlük ilkesine uygun olarak yerine getireceği belirtilmiştir.
Ayrıca bilirkişilerin dürüst olmaması ve gerçeğe aykırı bir rapor vermiş olmaları durumunda, Türk Ceza Kanunu’nun 276’ncı maddesi uyarınca cezalandırılması mümkündür.
Hiç şüphesiz bir özel hukuk tüzel kişisinin bilirkişi olarak tayin edilmesi durumunda, tüzel kişinin dürüstlüğünden söz edilemeyeceğinden, tüzel kişi bünyesinde bilirkişilik yapacak kişilerin dürüstlüğü önemli olacaktır. Nitekim BKYön’nin 38’nci maddesinde bilirkişilerde aranacak nitelikler düzenlenirken, bilirkişilik yapacak özel hukuk tüzel kişilerinin istihdam edeceği kişilerde bu niteliklerin aranacağı belirtilmiştir.
Bilirkişi Bağımsız Olmalıdır
Bilirkişi nedir sorusunun en önemli yanıtlarından ikincisi: Bilirkişi olarak atanacak kişinin bağımsız olması gerekir.
Bağımsızlıktan maksat, bilirkişinin görüşünü beyan ederken herhangi bir idari makamın ve özellikle yürütmenin ya da mahkemenin[2] emir ve talimat verememesi, tavsiye veya telkinde bulunamamasıdır. Diğer bir ifadeyle bilirkişinin bağımsızlığı, tıpkı hakimlerin bağımsızlığında olduğu gibi onun devletin üç temel erkinden de etkilenmeden, özgürce görüşlerini ifade edebilmesi anlamına gelir. Zira takdiri delil niteliği de taşısa bilirkişinin oy ve görüşünün hakim tarafından verilecek hükmü etkilediği düşünüldüğünde, bağımsız olmayan bir bilirkişi tarafından hazırlanan rapor da Anayasa’nın 138’inci maddesinde ifadesini bulan mahkemelerin bağımsızlığını etkileyecektir.
Ayrıca özel hukuk tüzel kişisinin bilirkişi olarak belirlenmesi durumda, tüzel kişilik adına bilirkişiliği yürütecek kişi, söz konusu tüzel kişiden de emir ve talimat almadan oy ve görüşünü hazırlar. Nitekim BKYön m. 8/I’de bilirkişinin kendi işverenine karşı da bağımsız olduğu açıkça vurgulanmıştır. Hiç şüphesiz burada yasak olan emir ve talimat, bilirkişinin oy ve görüşünün içeriğine ilişkindir. Yoksa tüzel kişilikle arasındaki sözleşmesel ilişkinin niteliği gereği emir ve talimat alma yasaklanmış değildir.
Bağımsızlık ile sağlanmak istenen, bilirkişinin görevini yalnızca uzmanlık alanındaki bilimsel verilere göre, sahip olduğu özel veya teknik bilgiye göre yerine getirmesini sağlamaktır. BKYön m. 8’de de açıkça bu hususlara vurgu yapılmıştır. Keza BKYön m. 8/II’de bilirkişinin bağımsızlığına zarar verebilecek veya böyle bir izlenim uyandırabilecek her türlü davranış ve ilişkiden uzak durması gerektiği de ifade edilmiştir.
Bilirkişinin Bağımsızlığı:
Bilirkişinin görüşünü beyan ederken herhangi bir idari makamın ve özellikle yürütmenin ya da mahkemenin emir ve talimat verememesi, tavsiye veya telkinde bulunamamasıdır.
Bilirkişi Tarafsız Olmalıdır
Bilirkişi nedir sorusunun en önemli yanıtlarından üçüncüsü: Bilirkişi taraflardan da bağımsız olmalı, yani tarafsız olmalıdır. Tarafsızlık da yine bilirkişinin hakime yardımcı kişi konumunda bulunma ve doğrudan hükme tesir edebilme imkanından kaynaklanmaktadır. Nasıl ki hakim taraflara eşit mesafede olmalıdır, bilirkişi için de aynı gerekçelerle bu kural geçerlidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu da çeşitli hükümlerinde bilirkişinin tarafsızlığını güvence altına almaya çalışmaktadır.
Örneğin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 271. maddesinde bilirkişiye yemin verdirilmesi öngörülmektedir. Aşağıdaki alıntıda görüleceği üzere yemin metni açık bir şekilde tarafsızlığa vurgu yapmaktadır.
Listelere kaydedilmiş kişiler arasından görevlendirilmiş olan bilirkişilere, bilirkişilik bölge kurulu veya bulunduğu yer il adli yargı adalet komisyonu huzurunda, “Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim.” şeklindeki sözler, tekrarlattırılmak suretiyle yemin verdirilir.
Aynı şekilde, tıpkı hakimlerin yasaklılığı ve reddinde olduğu gibi bilirkişinin de yasaklılığını gerektiren hallerde görevden alınmayı talep edebileceği veya ret sebeplerinin gerçekleşmesi halinde çekilebileceği veya reddedilebileceği HMK m. 272’de düzenlenmektedir. Hüküm şu şekildedir:
(1) Hakimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır. Ancak, bilirkişinin, aynı dava veya işte daha önceden tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil etmez. (2) Hakimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri, bilirkişinin şahsında gerçekleşmişse, mahkeme, hüküm verilinceye kadar, her zaman bilirkişiyi resen görevden alabileceği gibi, bilirkişi de mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabilir.(3) Ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi halinde taraflar, bilirkişinin reddini talep edebileceği gibi, bilirkişi de kendisini reddedebilir. Ret talebi veya bilirkişinin kendisini reddetmesinin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir hafta içinde yapılmış olması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için, yemin teklif edilemez. (4) Görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini reddetmesine yönelik talep, bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkındaki kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilir.
Örneğin, taraflardan birinin eşi olan bir kimsenin, somut uyuşmazlık açısından tarafsız kalması beklenemez. Yahut taraflardan birisiyle ciddi ekonomik bağlantıları olan bir kimsenin, örneğin ortağının, o tarafın yer aldığı uyuşmazlıkta bilirkişilik yapamaması uygun olur.
HMK m. 270/II uyarınca bilirkişi olarak atanan kişi, tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak, bilirkişilikten çekinebilirler. Tanıklıktan çekinme sebepleri incelendiğinde, bu düzenleme ile de bilirkişinin tarafsızlığının güvence altına alınmak istendiği anlaşılmaktadır.
BKYön m. 9 hükmünde ise, tarafsızlığı güvence altına almak maksadıyla bilirkişinin aynı zamanda, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım yapmaksızın görevini yerine getireceği öngörülmektedir. Maddede sayılan özellikler sebebiyle bilirkişinin taraflardan birisi lehine veya aleyhine olacak şekilde oy ve görüşünü hazırlaması engellenmek istenmektedir. Örneğin, bilirkişiden farklı bir siyasi görüşe veya ideolojiye sahip olan bir kimsenin davasında, bilirkişinin, tarafın bu özelliklerinden bağımsız olarak, salt uzmanlığı gereği oy ve görüşünü hazırlaması icap eder. Şayet bunu mümkün görmemekteyse, yukarıda zikredilen HMK m. 272 gereğince görevden çekinmelidir.
Keza BKYön m. 9/II hükmünde bilirkişinin tarafsızlığını teminen, görev süresince doğrudan veya dolaylı olarak uyuşmazlığın taraflarından gelen uzman görüşü, danışmanlık, hakemlik ya da buna benzer bir görevi kabul edemeyeceği öngörülmüştür. Ayrıca BKYön m. 9/III ile bilirkişinin yakınlarının veya iş ilişkisinin bulunduğu kişi, kurum veya kuruluşların, tarafı olduğu ya da ilgili bulunduğu davalarda görevlendirmeyi kabul edemeyeceği düzenlenmiştir.
Bilirkişi Yetkin Olmalıdır
Bilirkişi nedir sorusunun en önemli yanıtlarından dördüncüsü: Bilirkişinin yetkin olması gerekir. İhtiyaç duyduğu özel veya teknik bilgiyi hakime sağlayacak olan bilirkişinin, gerçekten ilgili özel veya teknik bilgi açısından uzman olması icap eder. Bilirkişilik görevinin ehil kişilerce yerine getirilmesi gerekir.
Bilirkişi Nedir?: halihazırda icra ettiği mesleğin gereği olarak belirli bir alanda uzman olan kişidir. İşte yargılamada, söz konusu kişinin bu uzmanlığını mahkeme ve hakim ile paylaşması beklenmektedir. Bilirkişiden beklenen yararın sağlanabilmesi bu yetkinliğe bağlıdır. Örneğin, bir makinenin teknik özelliklerine ilişkin gerçekleştirilecek bilirkişi incelemesi için bir mimarın görevlendirilmesi düşünülemez.
BKYön m. 7’de de bilirkişinin adalete hizmet etme bilinciyle, görevini etkin, hızlı ve verimli biçimde yerine getirmeyi hedeflediği belirtilmektedir. Ayrıca söz konusu hükümde, yetkinliğin oy ve görüşe yansıması açısından sunduğu hizmetin kalitesinin artırılması bilirkişiye bir hedef olarak gösterilmiştir.
İhtiyaç duyduğu özel veya teknik bilgiyi hakime sağlayacak olan bilirkişinin, gerçekten ilgili özel veya teknik bilgi açısından uzman olması gerekir.
Bilirkişinin ihtiyaç duyulan özel veya teknik bilgi konusunda uzman olması gerektiği şüpheden uzaktır. Ancak bilirkişinin bu uzmanlığını oy ve görüşüne yansıtırken, kullandığı teknik ifadeleri, görevlendirmeyi yapan mahkeme ve taraflarca anlaşılabilir bir dil ile açıklaması icap eder. Zira bilirkişi, kendisi ile aynı uzmanlığı taşıyan kişilere bir rapor veya makale yazmamaktadır. Tam aksine, söz konusu uzmanlığa sahip olmayan hakime ve taraflara, uyuşmazlık konusu vakıaları anlaşılır kılmaktadır. Bu sebeple BKYön m. 7/II’de bilirkişinin oy ve görüşünü oluştururken uzmanlık alanına ait teknik terim ve ifadeleri, mümkün olduğu ölçüde, görevlendirmeyi yapan merci ve tarafların anlayabileceği bir dil ile açıklayacağı öngörülmüştür.
Bilirkişi Güvenilir Olmalıdır
Bilirkişi nedir sorusunun en önemli yanıtlarından beşincisi: Bilirkişilik görevini icra edecek kişinin güvenilir olması gerekir. Normal şartlarda hakim tarafından gerçekleştirilmesi gereken altlama faaliyeti, özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği ve hakimde bu bilgi bulunmadığı için üçüncü kişi konumundaki bilirkişiye bırakılmaktadır. Tıpkı hakimlerde olması gerektiği gibi, bilirkişilik görevini de üstlenen kişinin iyi bir ahlaka ve sağlam bir kişiliğe sahip olması gerekir.
BKYön m. 10’da, bilirkişinin görevinin saygınlığı ve kişilerin adalete olan güvenini zedeleyen veya şüpheye düşüren her türlü tavır ve davranıştan kaçınacağı ifade edilmektedir. Ayrıca iyi bir ahlak sahibi olmanın gereği olarak, kendisine tevdi edilen görevin her türlü kişisel veya özel menfaatin üzerinde olduğu bilinciyle görevini ifa etmesi gerektiği düzenlenmektedir.
Bilirkişinin kendisine tevdi edilen görevini her türlü kişisel veya özel menfaatin üzerinde olduğu bilinciyle ifa etmesi gerekmektedir.
KAYNAKLAR
[1] Tanrıver, S. (2002). Bilirkişinin hukuki statüsü, yükümlülükleri, yetkileri ve sorumluluğu. Ankara: Yetkin.
[2] Bilirkişinin görüşünün, onu tayin eden hakimin de görüş ve telkinlerinden bağımsız olması gerekir. Tanrıver, S. (2016). Medenî usûl hukuku (c.1., 918) Ankara: Yetkin. Mahkemenin sevk ve idaresi altında bilirkişinin görevini ifa edecek olması (HMK m. 278/I), yalnızca bilirkişinin görevinin sınırlarının tayini açısından mahkemenin yetkisini ifade eder. Yoksa içeriğe bir müdahale olamaz.